Devlet Ne Değildir?
Devlet neredeyse evrensel olarak topluma hizmet kurumu olarak görülür. Bazı teorisyenler Devleti toplumun ideal örneği olarak yüceltirler; başkaları onu toplumsal amaçları gerçekleştirmenin –çoğu zaman etkin olmasa da- uygun bir organizasyonu olarak görürler; fakat bunların hemen hemen hepsi devlete insanoğlunun amaçlarını gerçekleştirmenin zorunlu bir aracı olarak, “özel sektör”ün karşısında yer alan ve kaynaklara ilişkin rekabette genellikle kazanan bir araç olarak bakarlar. Demokrasinin yükselişiyle birlikte, Devletin toplumla özdeşleştirilmesi ikiye katlanmıştır; o kadar ki, aklın ve sağduyunun hemen hemen her ilkesini ihlal eden “biz devletiz” gibi duygu ifadelerini duymak olağan hale gelmiştir. (Bu bağlamda) işe yarayışlı olan “biz” kollektif terimi, siyasi hayatın gerçekliğine ideolojik bir kılıf giydirilmesini mümkün kılmıştır. Eğer “biz devlet” isek, bir devletin bir bireye yaptıgı her şey sadece adil değil fakat aynı zamanda o birey bakımından “gönüllü”dür de. Eğer devlet, bir grubun yararına olarak başka bir grubu vergilemek yoluyla bedelinin karşılanması kaçınılmaz olan devasa bir kamu borçlanmasına gitmişse, bu külfetin gerçek niteliği “bunu kendimize borçluyuz” demek suretiyle gözlerden saklanır; eğer devlet bir kişiyi zorla askere alır veya onu muhalif görüşünden dolayı hapse atarsa, o zaman o kişi “onu kendisine yapmakta”dır ve dolayısıyla yanlış olan hiçbir şey yapılmamıştır. Bu akıl yürütme tarzına göre, Nazi hükümetinin öldürdüğü hiçbir Yahudi öldürülmüş değildi, onlar aslında “intihar etmiş”lerdi, çünkü onlar (demokratik olarak seçilmiş olan) hükümet idiler ve dolayısıyla hükümetin onlara yaptığı her şey kendileri bakımından gönüllü idi. Bu noktayı açıkça belirtme itiyacı duymasalar da, insanların çok büyük bir kısmı bu safsatayı az veya çok kabul ederler.