Liberalizmin bu âsil ilkesinin gereği, elbette, devletin ekonomi politikasının, ya da kontrol ve müdahale yanlısı iktisatçıların terminolojisini bir an için kullanacak olursak, ‘ekonomi yönetiminin’ de önceden belirlenmiş ve ilân edilmiş kurallara dayalı olarak yürütülmesidir. Fakat günümüz liberallerinin bile çoğunun dikkatinden kaçan, kamu yöneticilerinin keyfî iradesinin hemen hiç sorgulanmadığı ve baştan doğru/olması gereken şey olarak kabul edildiği bir alan vardır; Namı değer para politikası. Konu para politikası olunca keyfî yönetimin içeriğine, politikanın şu ya da bu yönde olması gereğine dair tartışmalar gündemi doldurmaktadır. Keyfî–müdahaleci yönetimin bizzat kendisine yönelik bir sorgulama ise fikirler piyasamızda bulunmayan bir üründür. Aslında, günümüz demokrasilerinin geneline yayılan bu unutkanlık, liberallerin ideal olarak tasavvur ettiği ‘liberal demokrasinin’ ekonomi ile ilgili implikasyonlarına itibar edilmediğine kanıt teşkil eder. Ülkemizde de, bir süre önce gündeme gelen ‘Mali Kural’ ve iktidardaki parti tarafından göz ardı edilmesine yönelik nihaî tercih, güncel iktisat tartışmalarına damgasını vuran olağan üstü bir varsayıma dayanır. Bu varsayım, hükümetin bizler için, piyasa için, her zaman ve her yerde optimal olanı icra edeceği yönündeki temelsiz inançtır.
Makalenin devamı için PDF dosyasını buradan indirebilirsiniz.