Ludwig von Mises’in 20. Yüzyıl’ın en büyük iktisatçılarından birisi olduğu gerçeğinden asla şüphe edilmemelidir. Mises, sağda ve solda anlatıla gelen muhtelif mitolojilere karşın, asla bilimsel veya popüler bir unutuluş altında çalışmadı. I. Dünya Savaşı öncesinde, The Theory of Money and Credit (Para ve Kredi Teorisi – 1912) ile birlikte, Mises kendisini Almanca konuşan iktisat dünyasındaki genç nesil arasında, ve esasen daha geniş olarak Kıta Avrupası’nda öncü bir iktisat teorisyeni olarak kabul ettirmişti, ve 1920’lerin ve 1930’ların savaş arası yılları esnasında, Mises’in bir teorisyen ve metodolojist olarak ünü uluslar arası seviyede yayılmıştı. İngiltere’de (Lionel Robbins gibi) ve Birleşik Devletler’de (Frank Knight gibi) öncü iktisat düşünürleri, Mises’in iktisat bilimine katkılarını yakından incelemeye ve onun fikirleri ile eleştirel surette meşgul olmaya başladılar. Bu zaman süresince, F. A. Hayek, Fritz Machlup, Oskar Morgenstern, Gottfried Haberler, Felix Kaufman, ve Alfred Schutz gibi öğrencilerinin başarıları Almanca konuşan bilim camiasından Avrupa’nın bütününe ve nihayetinde uluslar arası bilimsel camiaya yayıldıkça, Mises’in genç iktisatçıların dikkat çeken bir öğreticisi ve akıl hocası olarak ünü arttı.