Kitabı incelemek ve satın almak için burayı tıklayın.
İslam hem kendi geleneksel topraklarında hem de Batı’da hızla gelişiyor. Batıda ise İslam’a karşı korku ve şüpheyle karışık yaklaşımlar mevcut. Ancak İslam’a ve özellikle onun siyasî sistemlerle ve iktisatla ilişkisine dair yaygın bir bilgi eksikliğinin olduğunu söylemek mümkün.
İslam özgür bir toplumla ve serbest bir ekonomiyle uyumlu mudur? Çoğunluğu Müslüman olan pek çok ülkenin serbest bir ekonomiye ve özgürlükçü bir siyasî sisteme sahip olmadığı gerçeği İslam’ın siyasî ve iktisadî özgürlüklerle uyumlu olmayışının sonucu mudur yoksa birtakım talihsiz tarihî olaylar sebebiyle midir? Geçmişteki kolonyalizmin İslamî aşırılıkların ortaya çıkışında rolü nedir? İslam iktisadî, siyasî ve dinî hayatta özgürlüğe ilişkin esasen ne söylemektedir?
Muhtelif Müslüman akademisyenler tarafından kalem alınmış makalelerden derlenen bu kitap, yukarıda sıralanan hayatî sorulara önemli ölçüde ışık tutmaktadır. İslam’ı daha iyi anlamak isteyen Batı’daki kimseler için önemli bir kaynak olan bu makaleler, aynı zamanda, Müslüman ülkelerde kendi siyasî sistemlerinin ve iktisat politikalarının gelişimine katkıda bulunanlar için de yararlı olacaktır.
(arka kapak)
Orijinali Islamic Foundations of Free Society adıyla 2016 yılında çıkan kitap Islam and Liberty Network (daha önceki adıyla Istanbul Network for Liberty) isimli kuruluşun farklı yıllık konferanslarında sunulan tebliğlerden derlenmiş, İngiltere'de yerleşik bağımsız fikir kuruluşları olan Institute of Economic Affairs ve Network for Free Society'nin katkılarıyla yayınlanmıştır.
Kitabın orijinali hakkında bilgiyi şu sayfada bulabilirsiniz:
https://iea.org.uk/publications/islamic-foundations-of-a-free-society/
ÖNSÖZ
İnsanlık tarihi boyunca dinî liderler, filozoflar, âlimler, akademisyenler, kanaat önderleri ve sıradan insanlar dünyayı insanlığın kendini geliştirip zenginleşebileceği daha iyi bir yer haline getirmeye çalışageldiler. Bunları farklı yöntemlerle; örneğin din üzerinden, felsefe üzerinden veya hukuk ve gelenek üzerinden gerçekleştirmeye çalıştılar. Despotluk, totaliterlik, adaletsizlik ve bireysel hakların ihlâli çoğu zaman dinler ve filozoflar tarafından en öncelikli konular olarak görüldü.
İslam hukuku Müslüman toplumlarının tarihi boyunca, Müslümanların sosyo-ekonomik ve hatta politik yaşam tarzının ana çerçevesi olmuş, İslam hukuku onların tecrübesinde İslam’ın altın çağı (800-1200) boyunca daima özgür bir toplum ile uyumlu olarak görülmüş ve öyle de yaşanmıştır. Müslüman toplumlarda çoğulcu bir entelektüel atmosfer ile birden fazla (fıkıh ve kelam) düşünce okulunun oluşması; tıp, kimya, tarım, müzik, şiir, felsefe ve astronomi alanlarındaki bilimsel gelişmeler, ticaretin de gelişmesiyle birlikte Müslümanların gayrimüslim toplumlar ile özgür bir şekilde iletişim kurabilmelerini sağlamıştır. Müslümanların diğer antik gelenekler ile ekonomik ilişkiler kurmasının ışığında gelişen ve mülkiyet haklarının korunması ile güçlendirilmesine imkân veren sağlam ticaret ortamı, iyi desteklenmiş itibar sahibi iktisadî işletmelerin ortaya çıkmasına yol açmıştır.
İslam hukukunun adlî ve fıkhî prensipleri, mahkemeler kanalıyla bireysel hakların savunulması ve yargı bağımsızlığı için uygun bir ortam sağlayan bireysel hak ve özgürlükleri tanımıştır. İslam seyahat özgürlüğü üzerinde ısrarla durmakta ve prensip olarak Müslüman toplumlar arasında hudut tanımamaktadır. İslam bu nitelikleri dünyadaki diğer ilerleyici dinler ve hukuk sistemleriyle paylaşmış ve tüm gayrimüslimlerle iş ve ticaret yapmayı teşvik etmiştir.
Müslümanlar, insan topluluğunun büyük bir bölümünü oluşturmaktadır. Dünya nüfusunun yüzde 23’ünü teşkil eden Müslümanlar, 54 İslam ülkesinde kümelenmiş vaziyettedir. Müslüman toplumların zenginliğe ve daha fazla refaha ihtiyacı vardır. Bu ise ancak Müslümanların, kendi tarihlerindeki özgürlük ve diğer toplumlarla birlikte yaşama tecrübesinin, çoğulcu düşünce iklimi bağlamında gerçekleştiği altın çağı örnek almaları ve ondan doğru dersler çıkartabilmeleri halinde gerçekleşebilir. Bu kapsamlı eser, özgür bir toplumun temel unsurlarını ve onların İslamî düşünce geleneğiyle uyumlu olup olmadığını anlamak isteyen entelektüeller, sivil toplum aktörleri (ve üniversite öğrencileri), gazeteciler ve sıradan insanlar için mükemmel, biricik ve çok değerli bir girişimdir. Bu prensiplerin iyi anlaşılamadığı ülkelerde özgürlüğü yaygınlaştırmak isteyenler için oldukça faydalı olacağına eminim. Özellikle özgür bir toplumun değerleri ile İslam hukuku arasındaki ahengi daha iyi anlayarak İslamî ilkelere dair bilgilerini geliştirmek isteyen Müslüman okurlara, bu kitabı çok dikkatli okumalarını tavsiye ederim.
Ayrıca Batılı ülkelerde yaşayan ve kimi zaman bir tehdit olarak algılanan çok sayıda Müslüman olduğu göz önüne alındığında bu kitabın, İslam düşüncesinin zenginliğini anlamak isteyen gayrimüslimler için de faydalı olacağını söyleyebilirim. Bu kitap, dünya tarihinin çok kritik bir aşamasında yayınlandı. Eğer iyi şekilde anlaşılır ve tanıtımı yapılırsa, insanlığın yeniden gelişip zenginleşebileceği bir dünyanın yaratılmasına katkı sağlayabilir.
M. Abdul Ahrar Ramizpoor
Kabil Üniversitesi eski Öğretim Görevlisi ve Afganistan
Hukukî ve İktisadî Araştırmalar Derneği (AELSO) Genel Koordinatörü
Islam and Liberty Network Kurucu Üyesi
Kabil, Afganistan
Nisan 2016